http://www.youtube.com/watch?v=q9nYQn2DNSU&feature=share
Kucağına aldığı güllerin arasından yalnızca birini çekip çıkardı, kadının beyaz gövdesinin kıvrımlarına bıraktı.
…
Ellerinin arasında bir kalem vardı. Kafasını kaldırıp, kadının gözlerinin içine bakarak, biraz çekingen, çayından bir yudum aldı. Sabaha doğru dolaştıkları sokaklardan birinde, minderlerin üzerinde, birbirlerine bakmadan durdular uzun süre.
Karanlıkta boğazdan akan gemilere baktılar, biraz rakı koyup suyun rengini bulandırdılar. Adam bilmiyordu; kadın aslında her gece adamın saçlarındaki kırı ve maviyi ellerine alıyor, parmaklarını onun rengine boyuyordu.
İstanbul sabaha karşı hep soğuyordu, kadın ve adamsa, buz tutmuş sokaklarda, yanlarında yağmur ve evsiz adamlarla, yalnızca yürüyor; bazen de susuyorlardı. Kadın çok konuşuyor, adam hep dinliyordu.
Bir gece kara bir kedi gelip ikisinin arasında durdu. Kedi, kadının değil adamın kucağına yürüdü; orada uyudu. Adam bilmiyordu; kadın adamın koynunda kıvrılmak istiyordu.
Kadın, gökte yürüyen bulutlardan birini içine çekti, adam dumanı gözlerinin arasından üfledi; zaman hiç geçmedi. Bir gece, adam bakmazken, kadın kafasını çevirdi. Adam biliyordu, kadın ona bakmak istiyordu; adam istemiyordu.