Oklavayı ekmek tahtasına vurdukça, elinin altında dövdüğü hamur büyüyor, kusursuz bir daire şeklini alıyor. Dizlerinin üzerine örttüğü sofranın bir yanı una bulanmış; hamuru döndüre döndüre açıyor; oklavanın ucu ekmek tahtasına çarpıyor: tak, tak.
Önüne dizdiği bezelerden yenisini almadan önce sağ eliyle, dizinin yanına koyduğu kaptan un alıp tahtanın üzerine serpiyor; unun bir kısmını da oklavasına sürüp ekmeğini açmaya devam ediyor.
Yanında üzeri kapkara saç, üstünde iki ekmek, biri balon gibi şişmiş, pişiyorlar.
İkiz kızlarından biri balkon kapısının eşiğine çömelmiş, ip gibi dizilip yürüyen karıncaları izliyor. Diğerinin elinde pişmiş ekmekten bir parça, üfleyerek ısırıyor.
Anneleri sesleniyor: ‘Yağı çıkarın dolaptan; bal da var.’
Karıncaları izleyen ikizin teki yerinden kıpırdamıyor. Karıncaların önüne daha minik ekmek parçaları atıp taşımaya çalışmalarını izliyor.
Annesi saca yeni ekmek atmış, “tak tak”, diğerini açıyor.